-
1 karşıtı
киресе -
2 karşıtı
pref. non--------phobe -
3 karşıtı
bervaj -
4 karşıtı
къыпыщытыр -
5 Zenci karşıtı aşırı ırkçı dernek
n. Ku Klux KlanTurkish-English dictionary > Zenci karşıtı aşırı ırkçı dernek
-
6 alkol karşıtı
adj. bone dry -
7 alkol karşıtı akım
n. temperance movement -
8 alkol karşıtı olma
n. temperance -
9 amerika karşıtı
adj. un-American -
10 bolşevikler karşıtı rus demokrat partisi üyesi
n. MenshevikTurkish-English dictionary > bolşevikler karşıtı rus demokrat partisi üyesi
-
11 din karşıtı
adj. irreligious -
12 hristiyanlık karşıtı
adj. antichristian -
13 içki karşıtı
adj. teetotal, dry -
14 içki karşıtı bir dernek
n. good templar -
15 içki karşıtı kimse
n. teetotaller, teetotaler -
16 içki yasağı karşıtı
n. wet -
17 kölelik karşıtı kimse
n. emancipationist -
18 makineleşme karşıtı kimse
n. Luddite -
19 savaş karşıtı kimse
n. peacenik -
20 sendika karşıtı
adj. non union, anti union, yellow dog
См. также в других словарях:
ince — sf. 1) Kendi cinsinden olanlara göre, dar ve kalınlığı az olan, kalın karşıtı İnce minare. İnce değnek. İnce kitap. 2) Zayıf Sarışın, kuru, ince bir kadındı. Y. K. Beyatlı 3) Taneleri ufak, iri karşıtı İnce un. İnce kum. 4) Aşırı özen gerektiren … Çağatay Osmanlı Sözlük
sert — sf., Far. serd 1) Çizilmesi, kırılması, buruşması, kesilmesi veya çiğnenmesi güç olan, pek, katı, yumuşak karşıtı Sert tahta. 2) Esnekliği az olan, kolayca eğilip bükülmeyen Tabakanın sert yaylı kapağını tak diye kapatıyor. T. Buğra 3) Kolay… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yumuşak — sf., ğı 1) Dokunulduğunda veya üzerine basıldığında çukurlaşan, eski biçimini kaybeden, katı karşıtı Pamuk yumuşaktır. 2) Kolaylıkla bükülen, buruşmayan, sert karşıtı Yaş dallar yumuşak olur. Yumuşak kumaş. 3) Dokunulduğunda hoş bir duygu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Аслым, Айлин — Айлин Аслым Основная информация … Википедия
açık — sf., ğı 1) Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı Açık pencerenin önünde denize karşı saatlerce dertleştik. R. N. Güntekin 2) Engelsiz Açık yol. 3) Örtüsüz, çıplak Açık baş. 4) Boş Kâğıtta açık yer kalmadı. 5) Görevlisi olmayan, boş (iş, görev) … Çağatay Osmanlı Sözlük
asıl — is., slı, Ar. aṣl 1) Bir şeyin kendisi, örnek, kopya karşıtı Bir belgenin aslı. 2) Kök, köken, kaynak Yazının aslı resimdir. 3) Gerçeklik Bu haberin aslı yok. 4) Soy, nesep İnsan dedi, aslını unutmamalıdır. S. F. Abasıyanık 5) sf. Gerçek, esas,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bol — 1. is., lü, Fr. bol Özel bir cam içinde likör, şarap, meyve ve maden suyu karıştırılarak hazırlanan içki 2. sf. 1) İçine girecek şeyin boyutlarından daha büyük veya geniş olan, dar karşıtı Bol zamanıma yetişti de ben onu böyle şımarık büyüttüm. P … Çağatay Osmanlı Sözlük
hafif — sf., Ar. ḫafīf 1) Tartıda ağırlığı az gelen, yeğni, ağır karşıtı 2) Güç veya yorucu olmayan, kolay Hafif bir iş. 3) Ağırbaşlı olmayan, ciddi olmayan, hoppa Hafif bir kadın. 4) Miktarı az, sindirimi kolay (yiyecek) Onlar da akşam yemeğini pek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kalıcı — sf. 1) Sürekli, geçici karşıtı 2) Her zaman geçerliğini sürdürecek olan 3) Bir süre için belli bir yerde kalan, konuk, gidici karşıtı Birleşik Sözler kalıcı makyaj kalıcı ruj … Çağatay Osmanlı Sözlük
koyu — sf. 1) Yoğunluğundan dolayı güç akan, sulu karşıtı Koyu pekmez. Koyu süt. 2) Rengi açık olmayan, daha belirgin, açık karşıtı Oturduğu yerden Boğaziçi nin koyu mavi gecesinde bir balıkçı kayığı kayıp gidiyordu. H. E. Adıvar 3) bl. Yazı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuru — sf. 1) Suyu, nemi olmayan, yaş ve nemli karşıtı Yanakları kuruydu fakat gözleri tamamıyla siyah yaştı. H. E. Adıvar 2) Yağış almayan veya üzerinde bitki olmayan Kuru çöl. Kuru tepeler. 3) Daha sonra kullanılmak için kurutulmuş, taze ve yeşil… … Çağatay Osmanlı Sözlük